Sudan’daki Korkunç Durum: Uçurumun Eşiğinde Bir Millet
Sudan’ın devam eden çatışması endişe verici seviyelere tırmanarak istikrarlı bir ülke olarak geleceğini tehdit ediyor. Norveç Mülteci Konseyi (NRC) başkanı Jan Egeland, yakın zamanda çok sayıda silahlı grubun yükselişi ortasında sivil toplumun dağıldığını vurguladı. BBC ile paylaştığı sert bir uyarıda, bu kargaşanın sonuçlarının Sudan’ı başarısız bir devlet haline getirmeye yol açabileceğini vurguladı.
Silahlı Çatışma ve İnsani Kriz
Sudan’daki çatışmalar, öncelikle ulusal ordu ile paramiliter Hızlı Destek Güçleri (RSF) arasındaki acımasız bir güç mücadelesiyle karakterize ediliyor. Ancak bu çatışma, genellikle etnik ordular olarak adlandırılan ve sivillere karşı yaygın yağma ve şiddete katkıda bulunan çeşitli daha küçük grupların ortaya çıkmasına neden oldu. Egeland, bu durumu kaotik olarak nitelendirerek, bu grupların halk arasında muazzam acılara neden olduğunu belirtti.
Egeland’ın Sudan’a yaptığı son gezide yaptığı gözlemler, sarsıcı bir insani krizin varlığını ortaya koyuyor ve bunun “gözetimimiz altındaki en büyük insani acil durum” olduğunu belirtiyor. 10 milyondan fazla insan yerinden edildi ve birçoğu ciddi gıda sıkıntısıyla karşı karşıya kaldı.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Eylül ayında Sudan’ın her yerinde açlık belirtilerinin yaygın olduğunu bildirdi. Yetersiz fonlama nedeniyle birçok aşevi kapandı ve bu durum Egeland’ın kalan insani yardım çabalarının yeterli destek sağlamaktan ziyade sadece “ölümleri geciktirdiğini” söylemesine yol açtı.
Küresel Topluluğun Sorumluluğu
Egeland, uluslararası toplumun krize verdiği yanıt konusunda derin endişelerini dile getirdi. Avrupa’nın bir mülteci akınına engel olmayı hedefliyorsa, Sudan’daki yardım ve istikrar için finansmana öncelik vermesi gerektiği konusunda uyardı. Sudan’ın “dünyanın en büyük acil durumu” olarak adlandırdığı şeyin merkezinde olmasına rağmen, mevcut çabaların büyük ölçüde yetersiz finanse edildiğini söyledi.
Şiddet devam ederken ve iç çatışmanın başlangıcından bu yana binlerce kişi hayatını kaybederken, insan hakları örgütlerinden olası etnik temizlik veya soykırım konusunda endişe verici raporlar geliyor. Dahası, savaşan gruplar arasındaki barış görüşmeleri çok az ilerleme kaydetti.
Egeland’a göre gerçek çözüm ancak iktidardakilerin barış arayışından ziyade düşmanlıkları sürdürmenin daha fazla risk taşıdığını algılamasıyla ortaya çıkacak.
Sonuç olarak, Sudan kritik bir kavşakta dururken, hem yerel liderliğin hem de küresel paydaşların kararlı bir şekilde harekete geçmesi zorunludur. Bu krizin ele alınmaması yalnızca Sudan’ın istikrarını tehdit etmekle kalmaz, aynı zamanda bölgesel güvenlik ve dünya çapında insani çabalar için de geniş kapsamlı sonuçlar doğurabilir.