Paris Anlaşmasının Geleceği: Trump’ın Vaatleri
İklim değişikliği konusu küresel tartışmanın merkezinde olmaya devam ediyor ve Donald Trump’ın yakın zamanda Paris Anlaşması’ndan çıkma sözü karışık tepkilere yol açtı. Gelecek dönem başkanına yakın kaynaklara göre Trump, görevdeki ilk gününde, önceki yönetimin benimsediği iklim politikalarından net bir şekilde geri dönüşe işaret eden bir başkanlık emri imzalamayı planlıyor.
Trump’ın hamlesi
Wall Street Journal, anlaşmadan çekilmeye ilişkin idari emrin halihazırda taslağının hazırlandığını ve imzalanmaya hazır olduğunu bildirdi. Bu karar, iklim konularında uluslararası işbirliğinin geleceği açısından önemli bir konferans olan COP29’un Bakü’deki açılışıyla aynı zamana denk gelecek şekilde ileri sürüldü.
Trump’ın tedbiri, Amerika’nın iklim stratejisinde sadece ulusal değil uluslararası düzeyde de önemli yansımaları olabilecek radikal bir değişikliği temsil ediyor.
2015 yılında kabul edilen Paris Anlaşması yaklaşık 200 ülkeyi kapsıyor ve küresel ısınmayı sanayi öncesi seviyelerin **2 santigrat derecenin çok altına kadar sınırlamayı amaçlıyor. ABD’nin ayrılması, bu hedeflere ulaşmaya yönelik küresel çabalara zarar verebilir.
Uluslararası Tepkiler
Uluslararası toplum bu durumu yakından takip ediyor. Angelus sırasında Papa Francis, COP29’un gezegenin korunmasına önemli bir katkıda bulunabileceği umudunu dile getirdi. Çevresel zorlukların üstesinden gelmek için küresel işbirliğinin öneminin altını çizdi.
Mevcut bağlamda, Papa’nın beyanları ortak evimizi koruma konusundaki kolektif sorumluluğun bir hatırlatıcısıdır.
Belirsiz Bir Geleceğe Doğru
İklim gerilimleri artmaya devam ettikçe, iklim değişikliğine ilişkin politika kararlarının uzun vadeli etkilerini dikkate almak hayati önem taşıyor. ABD’nin Paris Anlaşması gibi önemli anlaşmalardan uzaklaşma ihtimaliyle birlikte uluslararası çevre işbirliğinin geleceği belirsizliğini koruyor.
Önümüzdeki birkaç hafta, bu evrimin yalnızca Amerika’nın iç politikalarını değil, aynı zamanda iklim krizine yönelik küresel çabaları da nasıl etkileyeceğini anlamak açısından çok önemli olacak. Benzeri görülmemiş iklim sorunlarıyla karşı karşıya kalan bir dünyada kolektif ve sürdürülebilir taahhüt ihtiyacı giderek daha acil hale geliyor.